8 Mart 2010 Pazartesi

3.ıska ve Dışarıda!!

Tekrar hoş geldim,umarım.Böle kısa aralarda yazmazdık ama geyik yapasım,biraz kendimi şımartasım geldi artık.İnvictus gazlarıyla gidilen sinemadan hüsranla dönülünce aklım yine spor denen ulvi konuya kaydı bak.Film güzel olmuş aslında ama klişe son diyen çok,lakin bu türde artık klişe olmayan son kaldı mı yoldaşlarım.Önceleri hep bir son saniye hamlesiyle kazanılırdı,sonra takım final maçında kaybeder olurdu ama gerekli her türlü insanlık dersi çıkarılırdı.Hiç bir başarı kazanılamayan bir spor filmi görmedim ama güzel bir fikir aslında,enteresan,yenilikçi.Rugby sarmadı ama sanırım.Bu bizim mahallede oynadığımız amerikan futbolu gibi ama değil gibi de aynı zamanda.Bir itiş kakış alıp başını gidiyor yine tabi.Ama yok ya olmayacak sanırım.Öte yandan basketbol ilk aşkımız demek istesem de her Türk genci gibi futbol denedik mi,denedik.Sonu nasıl bitti,hazin ve bol diz yarası dolu....Yok dedim ben yapamayacağım bu oyunu,öyle ayak koordinasyonum olsa benim,samba yapardım,çaça yapardım.Gol zaten benim için hayal olmuş ama defansta bile zorlandık.İrisin,büyüksün dediler kaleye koydular ama nice goller yendi,nice sümüklü veletler gol kralı oldu karşımızda..Canım sıkıldı yine ya,üzülürdük o günler buna...Basketbol ayrı bir olay ki burada yazı yazarak falan anlatmam,çabalamam.Ama izlediğim nice komediyle karışık filmde beni etkileyen spor beyzbol olmuştur.Kurallar zamanla kavranıyor ve basketbolla benzerliği adamı çekiyor.Sopası,eldivenleri,yetenek isteyen oynanışı ve bir garip kültürü var ki sevmemek elde değil kanımca.Koçlarında formayla oturup maçı benchten oyuncusunun yanından izlemesi bile yeter.
Üç vuruş hakkı olsun,o topu uzaya kadar vuran adamın haklı gururu ve şovu yok hızlı top yok falsolu top attı muhabbetleri....Amerikan özentisi deyin bana ama bir sopada bana alın zira vurmak daha kolay snrm:D.Topa yön vermek ayrı bir zanaat kanımca,zor.O sahte amerikan banliyölerinde baba ve oğlunu yakınlaştıran bir spor gibi görünüyor bazen,baba oğluna atıyor yok oğlu geri atıyor da yok bağ oluyor da....Malzemeler tabii beyzbol aşkımızı biraz engelliyor zira kim bulacak burada beyzbol eldivenini,o dikişleriyle...Sopa ki tarihin en yanlış anlaşılıp kullanılmış aleti sanırım.Adamlarda kabahatli biraz,sen koy gta'ya beyzbol sopasını,yok bununla meksikalı uyuşturucu satıcısının kafasını kır,parayı al,malı şuraya teslim et dersen(nereden estiyse,utanmasam tam çözüm de vereceğim)benim masumca!! oyun oynayan Türk gencim,aletin asıl işlevini bilemez,hadi adından bir fikir yürüttü diyelim ki(yapsan onu da bir zahmet)asla doğru amaçla kullanamaz.Tamam amerikan sporu ama Kore ve Japonya'da da baya seviliyormuş.(diyorum niye tüm beyzbol filmlerinde hep bir manyak Japon oyuncu oluyor acaba)Bu Yeni Zellanda,Avustralya halkları da rugby fanı malum.Futbola saplanmayalım değil mi yani,bir hediye alın,iki top atalım birbirimize...Field of Dreams filmi de izlenmeli tavsiyemce,yapılmış en baba spor filmlerinden biri ve spor çok da yer kaplamıyor,felsefesi başka anlayacağın filmin.Amerikan futbolu gereksiz vahşi zaten,bilimum aşırı gelişmiş amerikan lise gencinin akılsız sarışın olarak geçinen ponpon kız tayfasıyla kurduğu iletişimin yan etkilerinden biri diye düşünüyorum,yada filmlerden yada oyunun aslından çıkardığım bu,yanlışsa hayırlısı o zaman..Filmler ve diziler hep öyle değil midir ama elemanlar kasılarak gezinir,üstünde amblemli ceketler,yok kaptanım yok şu kadar beygir gücüm var yok şöyle kaslıyım diye kız da popüler ya aklı sıra,kuyruğunda...klişelerle büyüdük sanırım,yada onlar bizi biraz büyütmüştür inşallah..Hokey kral spor ama kaymak neyimize ya,gerek buz gerek bu oyun beni taşımaz,kaldırmaz diye düşünüyorum.Spor da kalmadı ya.İlk defa bir konudan girip sabit kaldım,sevinsem mi hayıflansam mı bilemedim şimdi.Hadi dağılın,gidin biraz beyzbol öğrenin ya,fizik çimlerinin tutucu ve atıcı kaynadığı günleri görmek dileğiyle....

4 Mart 2010 Perşembe

uzun aralardan sonra...

Abiiiiiiiiiii,o değil de çok boşlamışız ya,blog falan,atıllaşmış biz yokken.Birşey yaptın mı üstüne gitmek lzm ya,emek vereceksin yani..özeleştiriyi de gediğine koydum ki tepkiler azalsın değil mi ama yani,ne yapalım ama bu kadar kendimizi adasaydık daha önceleri bu işe günlük falan tutardık heralde.Yeltenmedim de değil küçükken ama saçma birşey değil mi?Bilimum sırrını,saklamış şeyi hiç gündeme gelmesin diye neden yazarsın arkadaşım,hadi blog olur nette paylaşırsın da günlük nedir acaba...bak yine atarlandım ,gereksiz sinir buhramları geliyor arada,şehir hayatı yoksa pamuk gibi çocuğum da işte napcan be ya.Trakya ağzı geldi biraz malum "eyvah eyvah" izlendi Ata demirer sağ olsun pelesenk edecek dilimize heralde ama o çanakkale ne güzel bir yerdir.Film güzeldi ama kendinden çok bize verilen o Çanakkale imajı beni mest etmiştir ya.Çalgıdır,müziktir,denizidir,havasıdır ayrı geliyor canım.Bir de sürekli insanlar demleniyor,denizi klarneti buldu mu sarılıyor rakıya,hayırlısı.Temiz havadır nihayetinde arkadaşım ya,şu sinirimi geçirir belki,belki de derin bişeydir bilinmez.Ferudun Düzağaç diyordu ya hayat sevgim az,melankoliğim hafiften diye,teşhisime yakınlaştım sanırım.Bir gün ferudun,bir gün gelecek düzeleceğim ama şarkıların hiç yardımcı olmuyor sanırım bana...
Evet,paragraf atladım.Ama sor bi neden atladım?Dedim farklı birşeylerden bahsedelim.Malum blog dediğimiz bu internet trendi hayli revaçlardayken,sürekli yeni blogcular piyasa adım atmakta.Böle bahsedince bir yarış bir yarışma havası çıktı ortaya ama olayın alakası yok,yada en azından ben öyle biliyorum.Sayelerinde ve pek de eski olmayan benim sayemde bu dünya daha güzelleşir umarım.Güven de verdi biraz ki dedim artık biraz reklam yapalım.Sevemedim kendi adını pazarlamayı bu hayatta ama biraz şart sanırım sevilmezsekte affedersiniz başlarım okuruna,yazarım kendi kendime.:))Al sana günlük elinde.Yazının başı ile de çeliştim sanırım mis gibi oldu.Araya kısa tutmaya çalışcam bir dahakine kadar,en azından bir yıl beklemem diyerek belki de blogun harakirisi olacak yapıyorum ama hoş bir söz vardır arkadaşlar...who cares??

16 Aralık 2009 Çarşamba

return of the sith

Evt başlık çakma oldu ama bir başlık yazmak için de kasamadım vallaha.başlık bahane zaten maksat saçmalamak burda:D.Aklıma mario geldi bak,yaptıııımm yaptıımmm diye sınıfta bağırıldıktan sonra kayıtsız kalmak olmaz.ama ne gıcık oyundu arkadaş ya ,bitirememişimdir zaten aptal mario ya o kendinden önce giden göbeğiyle yok borudan atlayamaz yok kaplumbağaya dokunur,yok çiçek kapar koca adamı.yaw tesisatçı adamsın ne işin var acaba oralarda zana mı kaldı kurtarmak elin kızını,yetkililerde suçlu yok mu bu kızın bı babası,amcası,hemşerisi.haliye biz kıçı kırık marioyla onun tıfıl asıstanı luigiye kalınca da saç baş yoluyorduk.az makina kırmadım ya mario yüzünden,gençliğimi çaldılar yaaa:S
Oyunlardan girdik bak fifa serileri de ayrı yaraydı bende.hala o çalımı atamiyorum ya.yadigar bir playstation 1 vardı hala durur,satayım diye götürsem heralde antika diye anca alırlar ki almalılar zaten.ama ne goller gelirdi fifa 2000 de.belki gerçek dışı goller ve ütopik voleler vardı,kartonumsu grafikler ve 10-0 lı skorlar vardı ama biz öyle sevdik futbolu,zaten diğer oyunlarını da asla kıvıramadım,fifayla yapamadım.Nba varken kim bakar zaten.
Bir de ateriler vardı ki hala oynarım yazları en az günde 3 4 defa ,utanıyorum artık jeton alırken sakalımla küçük çocukların arkasına sıraya girmişken ama zevkli be kardeşim. bi street fighter olsun,bi mortal kombat ki ne fatality ler yapılmış,salon "finish him" bağırışlarıyla çınlamıştır.az para yatırmadık oraya.o salonlarında kendine has adetleri,raconları,geyikleri vardı.karşıma girme muhabbetleri,itişmeler falan.ah ah.elin yeni yetmesi ps3 le street fighter 4 oynarken ona "biz senin yaşında bunun 2 boyutlusunu oynardık genç"diyorum ama bu ateri konusundaki saçmasapan deneyim ve eskilerden olma muhabbeti hayatta hiç bir işe yaramıyor.
Çok uzattım ama bugün de böle oldu ,biraz eskiler biraz da daha da eskiler,taso muhabbeti de vardı ama o kadar da düşmeyeceğim sanırım,gelecek sefere( bu ıssız ve izbe blogu kim okuyorsa artık)görüşmek üzere..

11 Aralık 2009 Cuma

ilkler unutulmaz...

Vay be blog yazarı da olduk ya hayırlısı.bir şekilde gaza gelip ,ölü doğan bu blogu hayata döndürmemi sağlayan canere teşekkürler diyerek başlayacağım sanırım.eee ne yazcaz şimdi,havada atmıştım rahat yazarım diye ama?
how ı met your mother denen güzide dizinin 5.sezonunun 10.bölümünün üzerine oluşan fikirlerimi paylaşçam sanırım.(bir an tamlamayı bitirememekten korktum arkadaş).uğraşılmış yine bir geyik bir garip oluşum üzerine kurmuşsunuz bölümü ama uzatmayın artık.ya barney bir iddia ya atılıyorya ted bi acayip kız çıkarıyor.sıkmadı mı artık,yaptıkça adamlar izlerim ama artık bi anne bulunsun ,şu dizi sonlansın,yok sarı şemsiye yok sınıftaymış falan.olmuyor yani.çevremde nice geyiklere araç ve amaç olmuş bir dizi ama,george lucas ne demiş "phantom menice" için ;every saga has a beginning...ben de diyorum ki "also there have to be an ending"...
George dan laf açıldı bak şimdi,film çekmiyor artık zibidi ,iyice tembelleşti.japoncaya karşı olan çalışma azmim adamın film çekmeye olanınkinden daha fazla,gerçi burada gariplik bende de olabilir ya neyse.nasıl bir alfabe bu böyle,ezberler gibi oluyorum,sor ssbaha ne kadarı kalmış.bu dili öğrenen voltran da yapar,kadın üstünde suşi de yer,herşey beklenebilir ve beklenmelidir.2 haftaya sınav var bakalım geçersek 2. kura biraz daha takılacağız sensei nin peşinde.zaten diyet tüm hışmıyla sürüyor,bi de bazılarının deyimiyle "çan çin çon".zor vallaha.ama gideceksek eğer japonya'ya lazım cepte.ah bi gidebilsek uzak doğuya.japon gelin dediğimiz hadise gerçek olacak sanırım.ama o tren de geçen sabah saatleri nasıl geçebilir ya,adamların kitap okuyacak vakitleri var baya,sonra biz okumuyo oluyoruz,sefer tasımı açarım vallaha,suşimi çıkarır,gömlek cebimde bekleyen çubuklarla girişirim yemeğe.bi de geyşa eve ,evi falan da süpürür hem.işte bu ya,japonya da bekar hayatı...herkese tavsiye etmek düşer bana...
bu seferlik bu kadar ya,tabi başka sefer olur mu bilemem....